9 Kasım 2009 Pazartesi

iki sesli koro

Her konuda iki ses çıkıyor.
Her konuda taraf olmamız bekleniyor.
İki kıyıdan oluşan bir ülkeye dönüştük nedense.
Derin bir yar oluştu aramızda. Farklı insan görmeye tahammülümüz yok.
Oysa farklılıkların uyumuyla güzelleşen bir ülke olmakla övünürdük.
Her dilden, her dinden, her ırktan insanın bir çatı altında huzurlu olabildiği bir ülke.
O kadar güvenmez olduk ki birbirimize, hastalanmamak için aşı oldu diyene, senin bundan ne menfaatin olacak diye soruyoruz.
Birisi iyi günler dilese, hiçbir şey dileme benden diyesimiz var!
Bana göre en acaip olan da şu; biz ülke çoğunluğunun tercih ettiği bir düzene, içinde yaşamadığımız bir insan topluluğunun işaret ettiği bir lidere, onları yok sayarak karşı çıkıyoruz.
Artık midemi bulandırıyor, taşın altına elini sokmadan ahkam kesiyor olmak.
En kalabalık saatte, bir otobüste ayakta kalarak, 1 saat boyunca işe gitmeye, 1 saat boyunca eve dönmeye çalışmak neymiş bilmiyor olmaktan, o otobüsteki ter kokusunun onda birini duyunca burun kıvırıyor olmaktan, ay başında alınan emekli maaşının kaça bölündüğünü ve bu kaçın kaç yarayı kapadığını hesaplamanın ne demek olduğunu anlamamaktan nefret ediyorum.
Başlıkları okuyup masabaşı sohbetine malzeme toplayanlardan, meselenin özünü merak bile etmeyenlerden, beş dakika empati yapsa migreni tutanlardan, bir kez bile, evinde çalışan kadının nasıl bir insan olduğunu, nerede yaşadığını ne derdi olduğunu sormamış olanlardan, çok parası olduğu halde fakir bir çocuğa bir ayakkabı alamayanlardan, İstanbul’u oturdukları semt, Türkiye’yi oturdukları şehir sananlardan bana sahiden bıkkınlık geliyor.
Haaa...
Işıl ışıl ve renkli bir resmi siyah-beyaza çevirmeye çalışanlardan, Atatürk gibi bir lideri kendine düşman belleyenlerden, aklı fikri pantolonların/eteklerin içindekilerde olmasa onlara bu kadar takılmayacak olanlardan, ülkenin nasıl bir ekonomik strese girdiğini göre göre önlem almayıp saçma polemiklerle zaman kaybedenlerden, hala yüzlerce yıl sürmüş ata yadigarı imparatorluk mirasyedisi gibi davrananlardan, demokrasiden beslenip demokrasiyi zehirleyenlerden de aynı ölçüde rahatsız oluyorum.
Oluyorum da ne oluyor?
Ne yapıyorum birey olarak?
Yazıyorum. Peki. Yazıyorum da kim okuyor? Bana benzeyenler.
Herkesi kendi benzeri okuyor, herkes benzerinin söylediklerini paylaşıyor.
Herkes kendine benzeyeni, bir bakıma kendini alkışlıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder