14 Ocak 2010 Perşembe

13 Ocak 2010 Çarşamba

Çekim Kanunu'nda 2. Perde

Ben zaten okumayı da sonradan öğrenmiştim! Yeni bir şeye önce direnirim, inadım kırılınca denerim, sonra da fanatiği olur çıkarım ortaya... 40’ıma geldim bu böyle! Çekim kanunu vs... etrafımda dolanan erkenci arkadaşlarıma da uzun zaman gıcık oldum. “Öyle deme, kötü enerjiyi çekme!”, “İyi düşün iyi olsun!”, “Böyle deme, evren sana böylesini verir!” cümleleri etrafta uçuşuyor yıllardır. Sahiden sinirleniyorum bu “Sır”daşlık durumuna! Şimdi ne oldu peki? Haklı çıktılar ne olacak!

Herhalde ben bu gezegende her konuda yalnız değilim. Benim gibi düşünenler var mutlaka. Ruhani meselelere, enerjinin iyisine kötüsüne, yaydıklarımıza ve içimizde tuttuklarımıza, Reiki’ye, Feng Shui’ye, akıl sınırları içinde ve fanatizme kaçmadan ben de saygı duyuyorum. Hele Esra (Koyuncu) ile tanıştıktan sonra, Feng Shui ile ilgili söyledikleri kafama çok yattı. Zaten insana iyi gelen bir hatundur, güzel güzel anlattı bana iyi gelen şeyleri kendi kendime bulabileceğimi. Evin bir yerine kristal astım. (Öyle gerekti, nedenini unuttum!) Kristal güneşi gördükçe evin içi rengarenk oluyor, bu da bana iyi geliyor. Bayılırım öyle oyuncaklı işlere, çok seviyorum kristalimi ve ışıklarını. Evin başka bir yerine şırıl şırıl su akıtan bir yapay şelale koydum. Mumlar yakıyorum bazen, şelalemin sesi geliyor kulağıma, o da bana iyi geliyor. Şelale eve geldikten sonra bir arkadaşımın söylediği gibi “Paralar öyle bir akacak ki, koyacak yer bulamayacaksın!”durumuna geçmedik ama umudum var geçeceğiz!!
Reiki desen aynı! İnsanın iyi duygularla birine dokunarak veya dokunmayarak iyilik yollaması aklıma yatıyor. Bu da niye yatıyor biliyor musunuz, çünkü tersinin mümkün olduğunu binlerce kez gördüm. Tersi oluyorsa, yani kötülük akıtılıyorsa, iyilik daha güçlü bir duygu olduğuna göre o da akıtılır. Bunda inanmayacak bir şey yok. Amaaaaa, başım ağrıyor bir ilaç alayım dediğim anda, yok yok alma ben sana dokunurum geçer demeyeceksiniz bana. Ben ilacımı alırım, Reiki’mi de alırım, başımın ağrısı da bir şekilde geçer.
Nazar boncuklarını severim, harika bir grafiği vardır hepsinin... Yanında bir de kötü enerjiyi tepiyorlarsa ne güzel, her tarafım nazar boncuğu dolu! 7 fill olayına daha giremedim ama, yılbaşından önce kısmetse o işi de halledeceğim. Geçen gün bir koca buket defne yaprağım vardı, tütsüledi evin içinde bir arkadaşım, şükürler olsun belayı defettik evimizden!
Bunlar iyi şeyler, insanı hayatta tutuyor, binlerce yıldır varlar hayatımızda ve dünya gezegeni belki de onların sayesinde dönüp dönüp duruyor.
Gelelim çekim kanununa...

Bahar geldi, çekim kanunu beni bir itti ki...
Bildiğiniz Bahar değil, bizim Medea ekibinin parçası olan Bahar. Kızcağız işe başladı, nevrimiz döndü. Bir çekim kanunu tutturdu, bezdik! Ne desek, az önce vermiş olduğumuz örneklerde olduğu “aman öyle demeyin, öyle olur!”, “iyi çağırın iyi gelsin!” diye perişan etti bizi. Kriz gelmiş, kapıları zorluyor, herkes bütçe kısıyor, kısmayanlar ödemeleri uzatmışlar 5 aylık vadeye, yarın ne olacağı belli değil, omzumuza konmuş bir “iyilik perisi!” durmadan konuşuyor!
Neyse herhalde böyle söyleye söyleye bizim eve çekim ile ilgili kitapların girmesini sağladı. O demedi bir şey ama biz aldık. Nasıl oldu? Bir arkadaşımın evinde okuyacak kitap var mı diye bakarken okumadığım tek kitabının bu konuyla ilgili olduğunu gördüm. Hem de kutsal kitap dedikleri kitap; Sır! Bu Sır denen kitabın adı geçince bana sıkıntı basıyordu. Bir iki ay etrafta dolandı, sonra da okuttu kendini. Bir de ne göreyim, eskiden beri bilgi kullanılıyormuş. Shakespeare’de sırrına ermiş işin Newton’da... Edison da, Einstein da... Kitap bir de ukala! Ya sen de erersin bu Sır’ra diyor kısaca, ya da görmezden gelirsin, seçim senin!
Bundan sonra olanları madde madde yazayım da okuması kolay olsun.
- Ben Sır’rı okudum. Ve uygulamaya müsait minik minik örnekleri hayata geçirmeye başladım gizliden. Arabayla kalabalık bir otoparka giriyoruz örneğin, en iyi yerde boş bir yer istiyorum evrenden, tak karşıma çıkıyor.
- Eşim de okudu Sır’rı, baktım ufak tefek değişimler uçuşuyor evde. Diyelim ki ben çalan telefona bir sinirle koşturuyorum, “Bu da kim şimdi!” diye, arkadan bir ses duyuluyor hemen, “Nesli, böyle açma şu telefonları, iyilikle aç!”....
- Üstüne bir de filmini izledik. Okuduklarımızın aynısını dinledik bir bakıma. (Filmi sevmedim, anlatanlar bana güven vermedi ama anlattıklarını dinledim yine de...)
- Biz ufak ufak hayatımızı Sır’lamaya başlayınca, ona benzer konu ve kitaplar da kendini gösterdi. Geçen ay sizinle paylaştığım “Evrenden torpilim var!” öyle bir kitaptı örneğin.
- Kısaca biz altyapı çalışmalarını, kitapçıya gidip bir kitap almadan, özellikle bir şey aramadan yapmış olduk.
- Bizim evin havası değişti. Zaten kavga döğüş bir atmosferimiz yoktur ama bir yumuşadık biz karı-koca!
- Aralık ayından çok korkuyordum, işlerin sarpasarma olasılığı yüksekti. Toparlanma olasılığının daha yüksek olduğuna ikna ettim aklımı, ister inanın ister inanmayın Aralık ayının daha ilk gününden itibaren olmayacak işler olmaya başladı.
- Bana sakın sinir olmayın, vallahi doğru yazıyorum. Geçen Cuma akşamı evde otururken bir e-posta geldi, üstelik akşam sekizden sonra... İsim vermeden aynen yazıyorum gelen mesajı; “Merhabalar Neslihan Hanım, Açılış sırasındaki içten yardımlarınız için çok teşekkür ederiz. Şu anki borcumuzu listeleyerek bize gönderebilirseniz, ödemenin bir kısmını yapmak istiyoruz. Ayrıca hesap numaranızı da yazabilirseniz sevinirim. İyi çalışmalar, iyi günler.”
Şimdi bu mail size normal gelebilir. Ne var bunda diyebilirsiniz. Normal koşullar altında, muasır medeniyetler düzeyine erişmiş bir ülkede bir firma sahibine bir müşterisinden böyle bir mesaj gelirse bu normaldir. Herkes işini yapmaktadır. Ama bizim ülkede bu mesaj anormaldir. Benim gibi ağzınız açık bakakalırsınız. Ben daha faturamı kesmemişim, işin üzerinden 24 saat geçmemiş, müşteri daha yorgunluğunu bile atamamış durumda, haftabaşı olacak bu işler konuşulacak, sonra fatura kesilecek, fatura imzadan çıkacak mı, ne zaman çıkacak sorunsalları sürecek, sonra da bizim muhasebe onların muhasebesiyle bir şekilde işi çözecek. Yani önümüzde uzun bir ay var nereden baksanız. Yoo böyle olmuyor işte. Çünkü ben öyle çağırmadım bu işi. Yukarıdaki senaryo eskide kaldı, şimdi biz işimizi güzel güzel yapıyoruz, müşterimiz bize teşekkür ediyor. Bundan sonra da böyle olacak. 2010 yılında, hayat vitrininden seçtiğim herşey sepetime dolacak. Hayal ettiğim kitabım 2010’da basılacak. Evimizin uzun zamandır özlemle beklediğimiz küçük yaratığı umuyorum bize bu yıl katılacak. İyilikler yapacağız, iyilikler bulacağız. Ve olacak iyilikleri sizinle paylaşacağım hep, iyiliğe inanmanız için.