13 Kasım 2009 Cuma

Kimin Kız Kule’si var!


Benim var.

Kapımın önünden kalkıyor teknesi.

Biniyorum, Asya ve Avrupa’nın tam ortasında, iki kıtanın dalgalarının birleştiği noktada, kapısından kendinden büyük gemiler geçtiği için her daim ürkek, bir gelen olduğunda tüllerinin ardına gizlenen bir Kız Kule’m var.

Eşlikçi martıları, boğazın balıkları, gözleri ufukta kaptanları, bulut yüklü rüzgarları, iki yaka arasında milyon yıldır gidip duran dalgaları var.

Kız Kule’m.

İçinde iki tane köpek var.

Bir tanesi nasıl arsız! Gülümseyişinden tanıyor seveni. Hele de konuşmaya kalkarsanız, keyfinden ne yapacağını şaşırıyor. Beyaz. Kulesi gibi.

Diğeri şişman. Yerinden kalkamıyor. İyilik yapıyoruz sanmışlar, çok kaçmış proteini. Şimdi diet mama yiyor, iyileşmeyi bekliyor. Sakin, durgun bir yaratık, denize kontrast.
Kız Kulesi’nden bakıyorum iki kıtaya.

Gözlerim doluyor.

Eskiden bu iki kıta, iki Osmanlı hatunu gibi karşı karşıya gün boyu sohbet eder, kaneviçe işlerlermiş. Udu önce biri alırmış eline, sonra öteki... Biri manolya kokarmış, diğeri yasemin. Biri balık takarmış göğsüne broş diye, diğeri martı... Birinin kocası kara yağız bir Anadolu yakışıklısıymış, diğerinin ki mavi gözlü bir Trakya beyi... Öyle güzellermiş öyle güzellermiş ki, kan gövdeyi götürürmüş uğurlarında...

Şimdi...

İki kadın var karşı karşıya birbirine yabancı.

Aralarında görünmez milyonlarca gerilim hattı. Biri kara çarşaflı, biri sokak kadını. Bir tanesi saklıyor güzelliklerini, diğeri savuruyor acımadan... Yedikleri içtikleri, hüzünleri, sevinçleri, müzikleri bile ayrı düşmüş.

Kokuları yitip gitmiş.

Kız Kule’sine bakıyorum yeniden, soruyorum içimden...

Bu “ikili delilik” arasında bu kıza kim bakmış, onu kim büyütmüş, kaç sene aç susuz kalmış, kimler örselemiş güzel bedenini, sonra kim bulmuş, kim sarmış yaralarını?

Niye hüzün veriyor bana Kız Kulesi, kahkahalar attıracağı yerde?

Oysa dünyada kimsenin Kız Kulesi yok.

Benim var.


(Kız Kulesi çizgisi, Sunay Akın'ın harika aklının yönettiği harika kaleminden)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder